“Faydalı oy” kullanmak oyunuzu çöpe gitmeyecek şekilde kullanmanız anlamına geliyor.
Siyaset bilimcilerin kullandıkları “stratejik oy” kavramıyla aynı anlamda.
Aksoy Araştırma’nın kurucusu Ertan Aksoy’un, meslektaşımız Esat Aydın’la yaptığı ve dünkü Birgün gazetesindeki söyleşide, faydalı oy kullanmayla ilgili açıklamalarını şöyle özetleyebiliriz:
Seçmenin kendi partisinin adayının seçilme şansı olmadığını görüp seçilme şansı yüksek adaya yönelmesi.
Böylece oyunun boşa gitmemesi, kendi adayı seçilmese bile seçilme şansı yüksek olan ve kendisine de hizmet vereceğini düşündüğü adaya oy vererek oyunu anlamlı kılmayı tercih etmesi.
Böyle bir tercih özellikle küçük partilerin seçmeninde gözlenebilir. Özellikle büyük kentlerde partisinin adayının kazanamayacağını bilen küçük partilerin seçmenleri kazanma şansı muhalefetin adayına oy verebilirler.
CHP’nin büyükşehir belediye başkanlarının beklentileri de bu yönde. CHP yönetimi ve adaylarında, küçük parti seçmenlerinin, seçilme şansı olmayan adaylarına oy vermek yerine CHP’nin adayına oy vererek iktidarı uyarabilecekleri beklentisi yüksek.
Aksoy, Esat Aydın’ın sorularını yanıtlarken büyükşehirler için şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Büyükşehirlerdeki seçmen davranışları Anadolu’nun pek çok bölgesinden ekonomik durum nedeniyle ayrışıyor. Asgari ücretin artması, diğer ücretlerin de yukarıya gitmesi, Anadolu’daki görece düşük yaşam maliyetiyle kısmen refah artışı yaşayan bölgeler, coğrafyalar olduğu görülüyor. Fakat iş büyükşehirlere geldiğinde durum tam tersi. Yükselmiş bir yaşam maliyeti, barınma, beslenme gibi temel haklara bile ulaşma konusunda zorlanma söz konusu. Bu nedenle özellikle büyükşehirlerde muhalefetin şansı biraz daha artıyor. Örneğin Balıkesir, Bursa, Manisa gibi kentlerde genel seçimlerde sıklıkla iktidarın daha önde bitirdiğini görürüz. Fakat bu kez bulgular aksi yönde. İki nedenle; birincisi, bu üç bölgede de adayların performansı çok yüksek. Öte yandan bu şehirlerde yaşam maliyeti hiç olmadığı kadar pahalı. Seçmenin de yerel seçimlerde partisine daha rahat fatura kesebildiğini biliyoruz. Özellikle büyükşehirlerde muhalefetin performansı daha iyi olabilir.”
Aksoy büyükşehirlerde “faydalı oy” tercihinin sonucun belirlenmesinde etkili olacağı kanaatini taşıyor.
CHP yöneticileri ve büyükşehir belediye başkan adaylarının “sandıkta işbirliği” çağrısı “oyunuzu faydalı kullanın, boşa atmayın” anlamına geliyor.
Aksoy’un önemli bir değerlendirmesi de “küskün seçmen” konusunda.
14-28 Mayıs seçimlerini iktidarın kazanması muhalif seçmende ciddi bir küskünlük yarattı. Ancak Aksoy’a göre iktidar seçmeninde de küskün bir kesim var.
Aksoy küskün seçmen konusunu da şöyle açıklıyor:
“14 Mayıs seçimleri sonuçları ve arada geçen zamanda yaşananlar hem muhalefet seçmeninde hem de iktidara oy veren seçmende büyük hayal kırıklığı yarattı. Muhalefet seçmenindeki hayal kırklığının nedeni çok açık. Kazanmaya çok inanmış bir seçmen vardı. Özellikle son haftalara kadar kamuoyu yoklamalarında çok iyi sonuçlar elde ettikleri için “bu kez olacak” duyguyla hareket etti seçmen. Fakat hem iktidarın kara propagandası hem muhalefetin kimi hataları nedeniyle beklenenin aksi bir durum gerçekleşti. Fakat tek hayal kırıklığına sahip olan muhalefet seçmeni değil. İktidara oy veren seçmen de öyle. Çünkü genel seçimden önce iktidar tarafından ekonomik ve sosyal yanılsamalar üretildi. Seçimden sonra ekonominin düzeleceği, işlerin iyiye gideceği gibi bir beklenti oluşturuldu. Birçok seçim öncesi olduğu gibi topluma mutluluk vaat etti iktidar. Görüldüğü gibi bunun tam aksi oldu. Bugün daha çok ‘muhalefet seçmeni muhalefete kızgın mı?’ sorusuna yanıt aranırken ‘iktidar seçmeni ne düşünüyor?’ sorusu da önemli. Her ikisi de kızgın aslında. “
Aksoy, Esat Aydın’ın İYİ Parti ve DEM Parti’nin yerel seçimlerdeki tutumuyla ilgisi sorusuna da, üzerinde durulması gereken şu yanıtı veriyor:
“DEM Parti ve İYİ Parti’nin stratejisini tamamen ayırmak gerekiyor. İYİ Parti’de anlamakta zorlanılan bir tavır ve tutum değişikliği söz konusu. Süreç içerisinde tam destek verdiği CHP’nin öne çıkan isimlerine karşı bir anda tam karşıtlık üretmeyi tercih etti. Dolayısıyla ‘bir strateji var mı?’ sorusunda bir yanıt üretebilmiş değilim. DEM Parti ise belli ki belirli müzakereler sonucunda en güçlü adaylarla olmasa da önemli kurmaylarıyla çıkmaya karar verdi. Önümüzdeki dönem de kayyum konusunda aynı sonucu doğurmayabilir. Kendileri açısından bence stratejik bir hat kurdular. Bu sayede bu seçimde gösterdikleri tutum, strateji sayesinde hem muhalefet bloğunda olan seçmeni kızdırmamayı hem de bir sonraki döneme kayyumlar konusunu belki biraz daha olumlu bir zemine çekebilmeyi başarmış olabilirler.”
Aksoy’un tanımladığı bu koşullarda özellikle İYİ Parti ve DEM seçmeninin “faydalı oy” kullanarak sandıkta işbirliğine yönelmesi hiç de küçümsenecek bir olasılık değil.
.